Soma’dan tabii ki Gezi çıkmaz, ama...

20.05.2014 Vatan

Birinci yılı yaklaşırken, iktidar partisinin ve destekçilerinin, özellikle de Başbakan Erdoğan’ın Gezi direnişine nasıl baktığı konusunda iki zıt değerlendirme dikkat çekiyor:
Birinci grupta Erdoğan’ın galip çıktığını, çünkü ilk günlerdeki bocalamanın ardından durumu kendi lehine çevirdiğini, Gezi sayesinde bir yandan kendi kitle tabanında safları sıklaştırırken diğer yandan da tabanı genişlettiğini savunanlar yer alıyor. Dolayısıyla bu düşüncede olanlar, Erdoğan’ın Gezi’nin hiç bitmemesini, düşük ölçekli de olsa sürekli gündemde kalmasını tercih ettiğini ileri sürüyorlar.
Benim de içinde yer aldığım ikinci gruptakilerse, kısa vadede çok somut kazanımlar elde edememiş olsa da Gezi direnişinin Erdoğan ve iktidarının kırılganlığını ilk kez alenileştirdiğini, sırf bu nedenle bile olsa kazanmış sayılabileceğini düşünüyorlar. Ki bu kadarla kalmadığı da ortada: Gezi ve onun Türkiye üzerinde salınan ruhu siyasi iktidar ve destekçilerini sürekli tedirgin ediyor; her türlü itiraz ve protestonun ardından o ruhun yeniden ortaya çıkıp topluma hâkim olacağı endişesiyle yaşıyorlar.

En kolay yol

Soma faciasıyla birlikte de öyle oldu. Hükümetin ülkeyi derinden sarsan bu derece büyük bir olay karşısında ilk günlerde tam anlamıyla bocalaması, kimsenin istifa etmemesi, görevden alınmaması, Başbakan Erdoğan’ın faciayı madenciliğin “fıtratı” gereği yaşanan bir kaza olarak göstermesi ve 1800 - 1900’lü yıllardan örnekler vermesi gibi olaylar kendiliğinden tepkilere yol açtı.
Soma sokaklarında Erdoğan ile vatandaşları karşı karşıya getiren bu protestolar üzerine akla ilk gelen ve en kolay yola başvuruldu: Bütün bu protestoların ardında Gezi’yi yeniden canlandırmak isteyen provokatörlerin bulunduğu iddia edildi. Bu iddiayı pekiştirmek için, faciaya yol açtığı düşünülen (ki bilirkişi bunun doğru olmadığını birkaç gün sonra açıkladı) trafo patlamasının bir kaza değil sabotaj olduğu spekülasyonları yapıldı; tabii Gezicilerin yanına “paralelciler”, yani Fethullah Gülen cemaati de katılarak.
Hükümette ve ona destek veren çevrelerde sahiden bu tür iddialara inananlar var mıdır? Var gibi gözüküyor. Eğer öyleyse iki temel hata yapıyorlar demektir.

Geziciler o kadar saf değil

Öncelikle Başbakan’ın dini telkinlerine itibar etmeyip, Soma faciasının sorumlularının hemen saptanıp en ağır bir şekilde cezalandırılmalarını talep edenlerin; bu olmadığı için tepkilerini yüksek sesle dile getirenlerin yeni bir Gezi tezgâhlamak istedikleri iddiasının pek bir inandırıcılığı yok. Kuşkusuz Soma ile ilgili gösterilerde Gezi’de yer almış birçok aktör bulunabilir ancak bunların büyük kısmının hiç de saf olmadıklarını, Gezi ve Soma arasında benzerlikten çok farklılık olduğunu kavrayacak kadar zeki olduklarını düşünüyorum.
Coğrafya, sosyo-ekonomik ve kültürel koşullar, bunlara bağlı olarak yaşam tarzları, ama en önemlisi insanları protestoya sevk eden nedenler çok ama çok farklı. Az sayıdaki benzerliğin en önemlisiyse, siyasi iktidarın her iki olaydaki kibirli tutumu olsa gerek.

Gereksiz korku

Velev ki “bağzı çapulcular” Soma’dan bir Gezi çıkartmak istemiş olsunlar, ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar bunun mümkün olmadığını herhâlde en iyi AKP’liler biliyordur. Peki o zaman neden Soma’dan Gezi çıkartılmak istendiğine dair onca yazı yazıldı, söz söylendi?
Öncelikle Gezi, 17 Aralık gibi kritik süreçlerde kayıtsız şartsız destek oldukları hükümetin Soma ile ilgili müdahalelerinden memnun olmayan kişileri yeniden kazanmak için Gezi’yi bir “umacı” olarak devreye sokmak istediklerini düşünebiliriz. Ama daha önemlisi, Gezi’den, orada ortaya çıkan ve kolay kolay yok olacağa benzemeyen direniş ruhundan korktukları için.
Toparlayacak olursak: Soma'dan Gezi çıkartmak isteyenlerden çok, Soma'dan Gezi çıkar mı diye korkanlar var. Boşuna korkuyorlar çünkü Soma’dan yeni bir Gezi çıkmaz. Ama hükümet ve Başbakan yanlışlarında ısrar ederse Soma’dan, Gezi’den çok ama çok farklı, daha büyük ve daha etkili bir direniş çıkabilir.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
04.12.2024 Transatlantik: Suriye’de neler oluyor? Neler olabilir?
02.12.2024 Eski PKK yöneticisi Nizamettin Taş: "PKK’nin Öcalan’a bağlılığı özde değil, ağırlıklı olarak sözdedir”
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
27.11.2024 Transatlantik: Lübnan’da ateşkes - Ukrayna savaşında son durum - Trump gün sayıyor
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı